Bir din, iki mümin ve bir ülke


Önce bir meseleye dair bakış açımı aktarmak isterim. 

Son dönemde iktidar çevrelerince bir kampanyaya dönüştürülmeye çalışılan “Darbe” söylentisinin birkaç kendini bilmez yandaşın kafa sesinin, boş bulunup dışa vurumu olarak görmediğimi bilmenizi isterim. 

Mevcut iktidar yıllar süren kaynakları hızla tüketme sürecini tamamlamış durumda. 

Aslında bu süreç Korona belası dolayısıyla biraz erkene çekildi. 

Eğer onların normal tüketim hızıyla devam etseydi, mevcut ekonomik tabloyu belki bir, belki iki yıl sonra yaşayacaktık. 

Virüs tüm gidişatı hızlandırmakla kalmadı, iniş hızını kat be kat artırdı. 

Ekonomi uzmanı değilim ancak tüm ekonomistlerin üzerinde ısrarla durdukları gerçek, Merkez Bankası’nın tüm rezervlerinin tükendiği, özellikle dış borç, döviz sarmalının ülkeyi boğacak duruma geldiğiydi. 

Enflasyon, milli gelir, işsizlik gibi oranların rakamlarla oynanarak sanal bir gerçeklik oluşturarak kitleleri etkileme günleri geçti artık. 

O eşik artık aşılmış durumda. 

Başta Erdoğan olmak üzere iktidarın tüm aygıtlarıyla önce vatan millet edebiyatına, ardından dini kavramlara sığınarak milli mücadele, kurtuluş savaşı illüzyonu oluşturma çabaları, biten denizin, tükenen kaynakların oluşturduğu panik durumu. 

Muktedir, en fazla iki ay sonra bu ülkede olacakları çok iyi tahmin edebiliyor. Çünkü gerçek rakamlar ellerinde ve durumun vahametini en iyi onlar biliyorlar. 

Başta CHP olmak üzere muhalefetin şaşkınlığı, “Ne darbesi, ne alaka” demesinden belli. 

İki ay sonra memnuniyetsizliğin ve ekonomik buhranın halka yansımasıyla oluşabilecek tablolarda iktidar yandaşları, “bakın biz demiştik” söylemiyle durumu idare etmeye çabalayacak muhtemelen. 

Birer ikişer, bireysel gibi görünen “sakın ha iktidarımızı rahatsız etmeyin, silahlarımız hazır, listelerimiz hazır” çıkışlarının tesadüfi olmadığına inanıyorum bu sebeple. 

Meselenin bir yönü bu. 

Diğer yönü ise bütün bunları yapan siyasi gücün, yaptıklarını din kisvesine büründürmesi. 

Cumhurbaşkanının cüz okumasını paylaşmaya kadar vardırdılar meseleyi. 

Bir din düşünün. 

Tüm dinler gibi iyiliği ve doğruluğu emrediyor. 

Kin, nefret, düşmanlık en uzak durduğu kavramlar. İnananlarını iyiliği emretmeye, kötülükten nefyetmeye yönlendirmeyi bırakınız bunu imanın en önemli cüzlerinden sayıyor. 

İki tane mümin düşünün bu dine iman etmiş. 

İkisi de aynı dine inandığını düşünüyor. 

İkisi de liste yapıyor. 

İkisi de bir hayat yaşıyor inancına göre. 

Mesela birinin ismi Zekiye diyelim. Anadolu’nun küçük bir kasabasında yaşıyor. 

Vaktiyle eşiyle beraber iyilik ve eğitim hareketine katkıda bulunuyor karınca kararınca. 

Ne darbe ile ne siyaset ile uzaktan yakından ilgileri yok. 

Bir gizli itirafçı vesilesiyle kocası hapse atılıyor Zekiye’nin. 

Zekiye evinde sakladığı öteberiyi, bulguru, pirinci “hiç olmazsa ihtiyaç sahibi elli kişiye yetsin” diyerek mağdur yakınlarına dağıtıyor. 

Eşleri tutuklu masum insanlara gıda ve elinden geldiğince başka yardımlar, giysi şu bu yapıyor. 

Çünkü bir listesi var Zekiye’nin; mağdurlar listesi. Gücü elinde tutanın düşmanlık yaparak hayatlarını çaldığı insanların ailelerinin listesi var. 

Onlara yardım yapıyor. 

Sitesindeki mağdurları, ihtiyaç sahiplerinin kim olduklarını biliyor ve onlara iyilik yapmak için her fırsatı kullanmaya çalışıyor karınca kararınca. 

Ancak mevcut iktidar bunu terörist eylem olarak görüyor. Hayatı zaten karartılmış olan Zekiye’nin kanser olan çocuğuna bile kin duyuyor, çocuk ölene kadar zulmünden taviz vermiyor. 

Zekiye’nin derdini, sıkıntısını, yaşadığı zulmü görmeyen iktidar medyası, başka bir mümini her fırsatta ekrana çıkarıyor. Adı Sevda bu müminin.

Sevda da liste tutuyor. Onun da evde sakladığı şeyler var. 

O da sitesinde bazı komşuları fişlemiş durumda. 

“Ekrana çıkıp, “Geçmişte kanlarını döküp, öldüremedim, içimizde kaldı” türünden şeyler diyor Sevda. Kendini dindar olarak gören bu kadın, “En az 50 kişiyi öldürebilme kapasitemiz var ailecek” diye ekliyor. Evinde sakladığı bazı şeylerden bahsediyor. Muhtemelen bakliyat değil bu, silah ve mühimmat filan. 

Sitesinde yaşayan bazı aileleri listelediğini söylüyor. Muhtemelen Zekiye gibi insanları. 

İlk fırsatta onların kanını dökeceklerini ima ediyor. 

Ve aynı dine inandığını söyleyen insanların yönettiği devlet, dininin “iyiliği emretme, kötülüğü nehyetme”yi farz kıldığı devlet, Zekiye’yi hain olarak görüyor, süründürmek için elinden geleni yapıyor. 

Kan döküp, belki o kanla abdest almayı planlayan Sevda’yı ise baş tacı ediyor. 

Buyrun size bir din, iki mümin ve bir ülke… 

YORUM | M. NEDİM HAZAR

https://www.tr724.com/bir-din-iki-mumin-ve-bir-ulke/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir