Zamanın durduğu, anın donduğu öyle fotoğraf kareleri ve görüntüler vardır ki bir devrin sembolü olur. Ve dünya döndükçe hatırlanır. 28 Şubat sürecinde bir kız öğrencinin başını zorla açmaya çalışan polisin fotoğrafı gibi. Bir görüntü, bir fotoğraf sayfalar dolusu makale, hatta kitapların anlatamadığı ‘acı gerçeği’ herkesin gözüne sokar.
Bir fotoğraf karesi bir savaşın, bir olayın veya bir dönemin simgesi ve özeti haline geliverir.
Birkaç gün önce Beyoğlu’ndan bir görüntü düştü medyaya. Bir avuç genç, Gazze’de yaşanan insanlık dramına dikkat çekmek ve Türkiye’nin İsrail’le ticaretini protesto etmek için ellerinde dövizlerle sokağa çıktı. Gösteri, protesto, yürüyüş Anayasa’nın kendilerine tanıdığı en doğal hakları… Ancak en ufak kıpırtı bile AKP iktidarını rahatsız edebiliyor.
Protestonun amacı da zaten AKP iktidarını rahatsız etmek ve politikalarını değiştirmeye zorlamak…
Dünyanın her yerinde benzer protestolar yaşanıyor. İsrail’de bile meydanlar Netanyahu’nun saldırgan siyasetine tepki gösteren on binlerle dolu. ABD Başkanı Biden, gün geçmiyor ki bir Gazze protestosu ile karşılaşmasın! Avrupa’nın birçok başkentinde İsrail’in katliamlarına karşı sokaklar, meydanlar dile geliyor. Belki de Türkiye en az protestoların yapıldığı ülke.
İstanbul’da bir grup genci sokağa çıkmaya sevk eden bir siyasi parti veya örgüt değil; ‘Gazze duyarlılığı…’. Yeniden Refah, Saadet gibi partilerin gençlik kollarıyla ilişkileri de bulunabilir. Masum protestonun altında başka şeyler aramak, komplo teorileri üretmek, senaryolar yazmak ancak demokrasi nasipsizlerine yakışır.
O tarihi fotoğraf ve görüntüleri protesto gösterisinde çekildi. Sayıları sınırlı bir avuç insanın Gazze’de yaşanan trajediye dikkat çekmek ve Türkiye’nin İsrail ile ticaretini kesmesi için sokaklarda, meydanlarda sesini duyurmaya çalışırken polisten gördüğü sert ve acımasız müdahale sırasında zaman durdu. Bu fotoğraf karesi ve görüntü oluştu. ‘O an’ AKP döneminin unutulmaz sembolleri arasına girdi.
Karanlık gözlüklerinin arkasına saklanan polis amirlerinin başı kapalı kadınlara karşı gösterdiği sert tavır, gencecik çocukların coplanarak derdest edilmesi ve bileklere vurulan ters kelepçelerle gözaltına alınması AKP’nin bitişi olarak kayıtlara girdi. Bu fotoğrafın altındaki ‘AKP imzası’ tarihin hafızasına kazındı. Yıllar geçse de unutulmayacak.
O görüntüler toplumun her kesimini ayağa kaldırdı. İçişleri Bakanı açıklama yaptı. Polisin müdahalesini ‘devlet büyüklerine yapılan hakaret’ gibi anlamsız bir kapsamda yorumladı. İstanbul Valisi’nin söyledikleri ise olayın vahametini daha da arttırdı: “Farklı şer odaklarının ittifakıyla oluşturulan marjinal grupların ‘iyi niyetli’ vatandaşlarımızı kullanarak devletimizin ve milletimizin fedakarlıklarını yok sayıp beşinci kol faaliyetleri yaptığının farkındayız.”
Fanatik bir siyasetçi üslubuyla konuşan bir devlet memurunun masum bir gösteriyi ‘beşinci kol faaliyeti’ olarak nitelemesi, gençleri polisin şiddeti kadar ağır etkiledi. Bir protesto üzerine komplo teorileri üretmek, akla ziyan senaryolar uydurmak demokrasi nasipsizlerinin işi.
Vatandaş İsrail ile kesintisiz süren ticaret için ‘Ne iş…’ diyemeyecek mi AKP iktidarına? Ticaretin kesilmesi yönünde talep de bulunamayacak mı? Nedir bu şiddet, nedir bu öfke?
Protestocular arasında babasını Mavi Marmara saldırısında şehit vermiş kızlar da var. Kız kardeşi ile birlikte gözaltına alınan Avukat Beyza Bengisu Akyüz onlardan biriydi. Akyüz’ün yaşadıklarını anlatırken söylediği şu dokunaklı cümleler o fotoğrafı tamamlar nitelikte: “Rabbim ve melekleri niyetimizin ne olduğunu biliyor. Dünyevi ikbal ve endişelerini ‘devlet elden gidiyor’ çığırtkanlıkları ile kapatmaya çalışanlarla hesaplaşmamız ahirete kaldı. İftira ve yalanların hesabını en büyük mahkemeye bırakıyorum. Ben ve kardeşim ‘Katillerle yol yürüyen ve destekleyenleri reddediyoruz’ diyerek ahiretimize bir şerh düştük.”
28 Şubat’ta bile yerlerde sürüklenmedik!
Ahirete ne çok hesap kaldı. Allah’a ve ahiret gününe inanan biri için kolay taşınacak bir yük değil bu. Her kulağa ulaşmasa da AKP’nin zulümlerinin sınırı yok. Son yaşanan nice zulümden biri sadece. Fakat bunun özelliği muhafazakar mahalle ve AKP sokağında bir kopuşa ve çözülmeye neden olacak potansiyeli barındırması. O mahalle AKP’nin devlet eliyle işlediği zulmü bizzat yaşıyor, gözleriyle görüyor ve kalplerinin en derininde hissediyor.
Bir tek Akyüz mü böyle konuşan? Değil. İşte bir diğeri…
Muhafazakar AKP iktidarı Rumeysa Şanlı’nın şu sözlerinin altından nasıl kalkacak: “28 Şubat’ta üniversiteyi bırakmak zorunda kaldım. Hiç kimsenin maşası değilim, kimse beni kullanmıyor. İsrail’e ticarete karşı bu harekete katıldım. 28 Şubat’ta bile yerlerde sürüklenmedik.”
O fotoğraf karesi ve görüntüler üzerine masum iki genç kızın söyledikleri AKP iktidarının boynuna yafta olarak asıldı. ‘Beşinci kol faaliyeti’ diyerek etkisini kırmaya çalışmanın ise hiçbir sonuç vermeyeceği açık. Hayrunnisa Gül’ün, “Bunları 28 Şubat’ta bile yaşamamıştık!” sözünün üzerinden yıllar geçti. Şimdi bir başka başörtülü kadın diyor ki; “28 Şubat’ta bile yerlerde sürüklenmedik.”
AKP iktidarının şiddet ve celalini anlamak zor. Dünyanın her yerinde ‘yönetenler’ protesto edilirken hiçbir zorluk yaşamaz, polis dayağına ve şiddetine maruz kalmaz. Aksine sistem kanalları kendisi açar. Demokrasi ve özgürlüğün en iyi hissedildiği ortamlar protesto gösterilerine sahne olan meydanlardır.
AKP, Gazze için ‘hamasetten’ başka ne yaptı?
Aslında AKP iktidarına ‘Gazze tepkisi’ çok cılız ve hafif boyutta… Ama buna bile tahammülü yok. AKP, 20 küsur yıldır Türkiye gibi bir gücün dümeninde oturuyor. Buna rağmen Gazze’yi hemen her gün bombalayan İsrail’i bir milim geriletebilmiş değil. Erdoğan’ın yapabildiği sadece ‘hamaset dolu’ nutuklar. İsrail’le ‘sözde tepki’, Filistin’e ‘sözde destek’…
Türkiye ile İsrail arasında aralıksız süren ticareti kim neden görmezden gelsin? Türkiye limanlarından dolu giden gemiler yüklerini İsrail’e boşalttıktan sonra geri dönüyor. İki ülke arasındaki gemi trafiği Gazze’de yaşanan insanlık dramına rağmen hız kesmiyor. AKP, bir süredir muhafazakâr sokaklardan yükselen, ‘Dualar Filistin’e, gemiler İsrail’e!’ sloganlarına da kulaklarını tıkadı.
AKP sözcüleri dil ucuyla belki tabanlarını rahatlatmak için devletin rakamlarını ‘yalanlama ve inkar yoluna’ gitti. Fakat inandırıcı olmadı. Herkes biliyor ki ticaret tam gaz sürüyor.
Gemilerin neler götürdüğü az çok belli… Yalnızca gıda mı? Değil. Lojistik amaçla kullanılabilecek demir çelik gibi her türlü malzeme Türkiye’den İsrail’e taşınıyor. Muhafazakar kesim seçim sürecinde de rahatsızlığını dışa vurdu. Mitinglerde kısa süreliğine de olsa ‘İsrail’le ticareti kes’ pankartları açıldı. Polis anında müdahale etti.
Gazze’de yaşanan savaş değil; soykırım!
AKP kadroları Filistin konusunu bir siyasi meseleden ziyade itikat bağlamında ele alır. Cuma namazı çıkışlarında ‘Kahrolsun İsrail!’ sloganları eşliğinde İsrail bayrağını yakanlar bugün AKP saflarında siyaset yapıyor. Buna rağmen İsrail ile kesilemeyen ticaretin bir açıklaması olmalı. Halka yansıyan ise ‘iki yüzlü siyasetten’ başkası değil.
Neden gemiler iki ülke limanları arasında mekik dokuyor? AKP niçin söz olarak başka, icraat olarak başka tutum ve tavır içinde. Gazze son yılların en ağır saldırısı altında… Bu savaş falan değil. Bir soykırıma dönüştü. Çoluk çocuk, yaşlı, kadın siviller bombaların hedefinde… Hastaneler, yardım kuruluşları, okullar füzelerle vuruluyor.
AKP iktidarı protestoları anlamsız hale getirecek hatta boşa düşürecek bir politik performans sergileyebildi mi? Söze gelince Erdoğan ve arkadaşları gök gürültüsü gibi… Yüksek perdeden konuşmakta üstlerine yok. Söz var, eylem yok… Hamasetin bini bir para ama dişe dokunur icraat yok. Beyza Akyüz, Rumeysa Şanlı çığlık çığlığa feryat ederken haksız mı?
Gazze’den dönen gönüllü Doktor Taner Kamacı birkaç gün önce, kanın oluk gibi aktığı katliamın coğrafyasında en çok duyduğu şu soruları dile getirdi: “Türkiye neden bu savaşı durdurmak için adım atmıyor? Neden en azından ticareti durdurmuyor? Çelikten yapılmış bombaları başımıza atanlara neden çelik ihraç ediyor? Evlerimizi yıkıp yeni yerleşim yerleri yapanlara neden çimento gönderiyor?”
Ne kadar yakıcı sorular? Cevap var mı? Kem küm… Tepkileri polis gücüyle bastırmak…
Gazze çocuklarının çığlığı, masum protesto eylemlerine katılanların feryatları AKP iktidarının bitişini ilan ediyor. Çanlar AKP için çalıyor. İşte AKP’nin devri iktidarının fotoğraf ve sloganı: “Biz 28 Şubat’ta bile yerlerde sürüklenmedik!”
Tarihin tanığı olarak bana da bu cümleyi doğrulamak ve not etmek düşüyor.
NECİP F. BAHADIR
https://www-tr724-com.cdn.ampproject.org/c/www.tr724.com/akpnin-bitis-fotografi/amp