Sokak röportajı için mikrofon uzatılan kadın, ‘Yeni emekli oldum. Maaş yetmiyor düşük. Zaten evim de kiradayım. Düzelmede yok ortalıkta, daha da kötü olacak’ dedikten sonra spiker devreye girip, ‘Peki seçim olacak olsa hangi partiyi desteklersiniz?’ sorusunu yöneltiyor. Verdiği cevap oldukça mânidar, ‘AKP’ye veririm, başka kimseye vermem’ diye ilave ediyor ‘Atatürk bir, Cumhurbaşkanımı Tayyip Erdoğan ikidir bunu hiçbir zaman unutmayın. Tayyip bizi her zaman kurtarır.’
Olay röportaj sadece bu kadınla sınırlı değil. Konuşan iki erkek de benzer şeyler söyleyip, oy konusunda tavırlarının AKP’den yana olacağını ifade ediyor. Bu röportajları herkes ülkede muhalefet eksikliğine bağladı. Ben ise bir başka noktaya dikkat çekmek isterim.
Akşam normal bir vatandaş gibi yatıp, sabah ‘terörist’ olarak uyanan yüz binlerce insan bu kadının söylediklerinin aslında gerçek hayata yansımasıdır. Terörün tanımında olmazsa olmazlardan olan, şiddet ve silahla hayatları hiçbir zaman kesişmeyen bu insanların ‘terörist’ ilan edildiğinde doğal beklentisi ‘yok artık daha neler’ tepkisinin verilmeseydi. Zirâ, Hizmet hareketinin Anadolu’da neredeyse dokunmadık, bırakın kasabayı köy kalmamıştı. Bu insanların ortak özelliği, ahlaki duruşlarının yanı sıra çalışkan, hak-hukuk gözeten, başkaları için yaşayanlar olmasıydı. Aile fertleri içinde en fazla saygı duyulan ve örnek alınanlar daima Hizmet’e gönül verenlerdi.
17/25 Aralık sonrası ülke sathında Hizmet’e karşı bir kara propaganda başlatıldı. Havuz medyası ve Erdoğan’ın tek maddesi vardı. Önce ‘paralel yapı’ ilan edildi. İlerleyen günlerde saldırının dozajı daha da arttı. Erdoğan, seviyesini düşürüp salya saçarak saldırdıkça toplumdan hiçte ‘yok daha neler’ sesleri çıkmadı. Garip bir durumdu yaşanan. 7/24 Hizmet aleyhine yayınlar vardı eyvallah ama bir de yıllarca canlı şahit oldukları yaşanmışlıklar vardı. Mesela ‘Bunlarda her şey mübah’ deyip içki ve zina gibi dinin ağır günahlarını işlediğimizi söylediklerinde en değerli evlatlarını Hizmet’e teslim edenler ‘yuh artık’ diyemedi.
En bilindik teselli, ‘Tamam seni tanıyoruz ama herkes sen gibi değil’ oldu. Ne gariptir, tanıdıkları herkes çok iyiydi. Ama o tanımadıkları var ya işte onlar kötü adamlardı. Kim bu kötüler dediğinizde dilleri lâl oluyor, ağızlarından bir isim çıkmıyordu. Veya Havuz’dan boca edilen yalanlarla öğrendikleri isimler hakkında konuşuyor. Ne yapmış bu insanlar deyince kem küm ediyorlardı.
Süreçte ben en çok AKP’lilerden tepki bekledim. Gerekçem basitti; en yakın oldukları grup Hizmet mensupları olmuştu. Damat ve gelin ararken tercihleri Hizmet mensupları oldu. Saray’daki zatın bile iki kızına bulduğu damatlarının –şimdi fütü sakızını çiğneseler de- Hizmet geçmişi olması gibi. Bekledim ki, AKPlilerde biraz vicdan kırıntısı vardır, iftiralara kısık sesle de olsa itiraz ederdi. ‘Bu kadarı da fazla’ beklentisi bir çoğumuzda vardı. Acı olan, en değerli varlıklarını Hizmet’e emanet edenler en fazla saldıranlar listesine adını yazdırdı. İki oğlu Samanyolu Koleji’nde okuyan, dahası Türkçe Olimpiyatları’nda ‘Buradan Fethullah Gülen Hocaefendi’ye selam gönderiyorum’ diyen Melih Gökçek’in düştüğü durumu izah edecek biri var mı? Yaşını almış, çeyrek asır Ankara’yı yönetmiş, artık hayatının sonbaharında olan biri için ‘bu kadarda alçalınılmaz’ demekten başka söz bulamıyoruz.
Yazının başındaki kadının sözlerini biraz değiştireyim. Spiker soruyor, ‘Hizmet mensupları nasıl insanlar?’ Kadın, ‘Ben birebir tanışmadım ama eşim ve çocuklarım Hizmet’i yakından tanıyor. Kesinlikle çok iyiler. Çok güzel işler yapıyorlar daha iyi işler yapacaklar.’ ‘Peki bunlar terörist mi?’ inanın cevap şöyle olacaktır, ‘Devlet hata yapacak değil ya kesinlikle bir şeyler yapmasalar Cumhurbaşkanımız onları terörist ilan eder mi? Benim tanıdıklarım iyi ama hepsi aynı değil ki?’
İzahını yapamadığımız bir dönemden geçiyoruz. Yolun kaderi dediğimizde içimizdekilerden itiraz yükseliyor. Olayı sadece ‘Ya Musa sen haklısın ama karnımızı Firavun doyuruyor’ olarakta açıklamak resmi tam görmemize engel oluyor. Nasıl bir topluluk böyle; ‘tanıdığı herkes çok iyi ama terör örgütü olan bir grup’ diyorsunuz. İzahını yapamayınca mizaha başvuruyoruz. Konya’da 44 değişik suçtan hapis cezası alan ancak AKP/MHP ortaklığıyla çıkan infaz yasasından yararlanıp, tahliye olan Ahmet Ü. adlı erkek, Nargül Yıldız’ı öldürdüğünde ‘Utanın be 44 ayrı suçtan deyip abartıyorsunuz; burs vermemiş, kermes düzenlememiş, Bankasya’ya para yatırmamış, gazeteye abone olmamış sadece 44 değişik adi suçtan kader kurbanı olmuş! Kader ona bu kez cinayet işletmiş. Ne yani yukarıdaki suçları işeyip terörist mi olsaydı?’ diyorsunuz.
Dün Cahit Zarifoğlu’nun ölüm yıldönümüydü. AKP cenahı zirveden tabana bol bol Zarifoğlu güzellemesi yapıp, şiirlerini paylaştı. Yaşananları görünce bir Zarifoğlu paylaşımıyla yazıyı sonlandırayım, ‘Biliyor musunuz? Ben bu çağdan nefret ettim. Etimle, kemiğimle nefret ettim!’
YORUM | HASAN CÜCÜK
https://www.tr724.com/cok-iyiler-ama-teroristler/