ABD’nin Minnesota eyaletinde siyahi George Floyd’un 25 Mayıs’ta polis şiddeti sonucu hayatını kaybetmesi ülke genelinde, yağma ve talana da yol açan eylemlerle protesto ediliyor. ABD Başkanı Donald Trump olayların arkasında aşırı sol gruplardan Antifa’nın olduğunu öne sürdü ve grubu “terör örgütü olarak ilan edeceğini” söyledi.
Tıpkı 17-25 Aralık 2013’teki yolsuzluk operasyonlarından sonra dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Gülen Hareketi’ni, “Bir polis, iki savcıyla terör örgütü ilan ederim” sözleriyle tehdit etmesi gibi. Zaten çok geçmeden Erdoğan “Allah’ın lütfu” olan amacına ulaştı ve 15 Temmuz başarısız darbe girişiminden sonra yüzbinlerce kişiyi bir gecede terörist ilan etti.
BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Son bir haftada ABD’de yaşananlar ve Trump’ın izlediği politika ile son yedi yıldır Türkiye’de yaşananlar kıyaslandığında ya Trump’ın Erdoğan’ın yolundan gittiğini kabul etmemiz gerekiyor veya her ikisinin akıl hocaları aynı kişiler.
Bakar mısınız her ikisi nasıl da milliyetçi ve dindar kesimlerin oylarını garanti altına almak için kutsal kitapları kullanıyor. Erdoğan 7 Haziran seçimlerinden önce Batman’daki bir mitingde elindeki Kürtçe Kur’an’ı sallayarak halktan oy istemişti. Aynısını Trump da göstericilerin saldırısına uğradığı öne sürülen kilisenin önünde elinde İncil’le poz verdi.
Alman Deutsche Welle “Trump kutuplaştırarak seçmenini mobilize ediyor” başlığıyla verdiği analizinde “ABD’deki protestolar, ülkedeki sosyal adaletsizlik ve artan kutuplaşmayı gözler önüne seriyor. Başkan Trump’ın bunu seçmenlerini mobilize etmek için araçsallaştırması, endişeleri daha da artırıyor” diyor.
Peki Trump’ın göstericiler için kullandığı, “Tutuklayın ve on yıl hapse mahkum edin” sözüne ne demeli? Erdoğan da sayısız defalar benzer ifadeler kullanırken akılda en kalıcı söz şüphesiz dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın gazeteci Mehmet Baransu için kullandığı,“Mahkeme kararına gerek yok. Kırın kapıyı alın o adamı!” sözüydü.
Trump ve Erdoğan’a birbirinin copy paste’i demek çok da abartılı olmaz.
Koronavirüs krizinde izlediği yanlış politikalarla büyük oy kaybına uğrayan Trump’ın şüphesiz bu gösterileri yıl sonunda yapılacak başkanlık seçimleri için büyük bir nimet olarak gördüğü kesin. Hiçbir şekilde geri adım atmayan ve göstericileri sürekli yağmacılar ve teröristler olarak adlandıran Trump’ın tam yedi yıl önce başlayan Gezi Olayları’nı bilmemesi mümkün değil. Mayıs ayı sonunda başlayan ve zaman zaman kontrolden çıkan Gezi olayları konusunda Erdoğan da hiçbir şekilde geri adım atmamış ve bu olayları kullanarak gücünü perçinlemişti.
Peki Trump’ın hedefindeki Antifa ile ilgili ne biliyoruz? Bu grup Gezicilerle ne tür benzerlikler gösteriyor? Gerçekten Trump’ın dediği kadar tehlikeli mi? Gösterileri organize edebilme kudretine sahipler mi? 1992 ve 2015 yıllarında da patlak veren ırkçılık karşıtı gösterileri de mi Antifa ya da benzeri bir grup organize etmişti?
Uzmanlara göre Antifa’nın bu tür kitlesel olayları organize edebilecek ne alt yapısı yapısı, ne de insan gücü var. Ayrıca bu grubun gösterilerin arkasında olduğuna dair bir kanıt da yok.
“Anti faşist“ ifadesinin kısaltması olan Antifa ülkedeki beyaz üstünlüğüne son vermeyi amaçlıyor. Diğer muhalif gruplardan en büyük farkı Antifa hükümet ve polis gücünün beyaz üstünlüğü ve faşizmle yeterli düzeyde mücadele edeceğine inanmıyor. Onlara göre zaten faşizmi de besleyen polis ve kapitalist toplum.
Destekçilerinin şiddete bakışları da farklılık gösteriyor. Bir kısmı silahın ilk başvurulması gereken unsur olduğuna inanırken, önemli bir kısmı buna son çare olarak bakıyor.
Bu gruba ilham kaynağı olanlar Nazi Almanyası ile Mussolini İtalyasındaki faşist rejimlerle gerilla usulü mücadele eden faşizm karşıtı gruplar.
Modern Antifa’nın kökeni de yine 70’li ve 80’li yıllarda İngiltere ile Almanya’daki aşırı sağcı dazlaklara karşı verilen mücadeleye dayanıyor.
Uzmanlara göre Antifa birbiriyle uyumlu insanlardan oluşmuyor ve pek çok kentte küçük gruplar halinde varlıklarını sürdürmeye çalışıyor. Ayrıca mücadeleleri de gösteri ya da çatışma üzerine değil, daha çok aşırı sağcı grupları izlemek üzerine kurulu. Hatta bazıları aşırı sağcı gruplara sızarak onları içten çökertmeye çalışıyor.
Sağcı gruplar gibi yeraltı faaliyetlerinde bulunmayan Antifa daha çok sosyal medya üzerinden organize oluyor. Bir komuta kademeleri yok. En önemli merkezleri Kuzey Kaliforniya’daki Berkeley ve Oakland ile Oregon eyaleti.
Grup ilk kez 2017‘de, beyaz sağcıların ırkçılığı simgeleyen heykellerin kaldırılmasını protesto etmek için Virjinya eyaletinde gösteri düzenlemesi üzerine adından söz ettirmiş, onlar da karşı gösteriler düzenlemişti.
Ilk kez geçtiğimiz yıl Cumhuriyetçi senatörler Ted Cruz ve Bill Cassidy bu grubun terör örgütü olarak adlandırılması için girişimde bulunmuş ancak başarısız olmuştu.
Uzmanlara göre Trump ve bazı Cumhuriyetçi önde gelen isimlerin gösteriler sırasında yağmalama ve saldırı eylemleri gerçekleştiren göstericilerin antifa mensubu olduğu yönündeki iddiaları çok fazla tutarlı değil, çünkü başta Minnesota olmak üzere bazı eyaletlerdeki yetkililer olayların kontrolden çıkması için faaliyet gösterenler arasında aşırı sağcıların olduğunu da öne sürüyor.
Antifa’nın üyeleri arasında kadınlar da bulunuyor ve her ırktan insanlar bu grup bünyesinde yer alabiliyor.
Aslında Amerikan yasalarına göre Trump’ın Antifa’yı terör örgütü olarak ilan etmesi aslında mümkün değil, çünkü ABD yasalarına göre ABD merkezli hiçbir grup terör örgütü olarak ilan edilemez. Ancak uluslararası terör örgütleri istisna.
Antifa’nın diğer bir özelliği ise gruptan çok bir hareket olması, tıpkı kürtaj ya da silah karşıtı hareketler gibi. Grubun şiddete meyilli olmaması ve bu yönde planlar yapmaması da diğer bir özelliği
Sonuç olarak diktatörler hedeflerine ulaşmak için karşılarında bir terör örgütünün icat edilmesini zaruri olarak görüyorlar. Kendilerine göre tanımladıkları, kendilerine göre suç yükledikleri ve kendilerine göre yargılayarak cezalandırdıkları bir terör örgütü.
HABER-İNCELEME | CUMALİ ÖNAL
https://www.tr724.com/erdogana-cemaat-trumpa-antifa/