Size bir soru. Tüm milletvekilleri AKP’ye geçtiklerinde mi AKP daha güçlü olur. Yoksa bulundukları partide kaldıklarında mı?
Benim cevabım şu: Tüm milletvekiller AKP’ye geçse AKP şu anki kadar meşruiyet sağlayamaz.
Erdoğan kendine öyle güzel bir muhalefet bulmuş ki tarihte örneği yok.
Düşünün bir futbol maçı oynuyorsunuz, hakem keyfini kaçıranı sahadan atıyor. Gönlünün istediğini oyunda tutuyor. Attığınız golleri saymıyor. Size yapılan faulleri görmezlikten geliyor. Takımınız 11 kişi ama beşi kırmızı kartla dışarıda. Teknik direktörü stattan atılmış.
Seyirciniz tribünden kovulmuş.
Ne yaparsınız?
Namuslu ve dürüst bir takımsanız, sahadan çekilir, bu saçmalığın bir parçası olmazsınız.
Çünkü oyuna devam etmeniz bu “ahlaksız” maça meşruiyet sağlar.
Her şey normalmiş, oyun kuralına göre oynanıyormuş gibi bir imaj verir.
Bu meşruiyet komedisinde CHP’linin AKP’liden farkı yok.
HDP’linin MHP’liden farkı yok.
HDP’li belediye başkanlıkları teker teker gaspediliyor. Başkanlar hapse atılıyor.
HDP’li vekiller ne yapıyor?
Twit atarak muhalefet ediyorlar ve meclise gelmeye devam ediyorlar.
CHP’li vekillerin vekilliği düşürülüp hapse atılıyor.
Kimsede ses seda yok.
Bu “ahlaksız” maç böyle sürüyor.
CHP’li Enis Berberoğlu, HDP’li Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın vekilliği düşürülüp ve gözaltına alındı.
CHP’li ve HDP’li vekiller şu muhteşem(!) protestoyu yaptı.
Elleriyle mecliste sıra kapaklarına vurdular.
Ötesi?
Ötesinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu şu twiti attı:
“Enis Berberoğlu’nun Milletvekilliğinin düşürülmesi, içinde yaşadığımız 20 Temmuz Sivil Darbe sürecinin bir sonucudur, millet iradesinin yok sayılmasıdır. Adaleti, hakkı ve hukuku sağlamak için demokrasi mücadelesine devam edeceğiz.”
Demokrasi mücadelesi ne?
Twit atmak.
HDP’li vekiller zaten Kılıçdaroğlu’nun gündeminde yok.
Berberoğlu için ise en fazla yaptığı twit atmak.
Şimdi düşünün bir diktatörlük için böyle muhalif vekiller kendi milletvekillerinden daha değerli değil mi?
Böyle muhalefet düşman değil, dost başına!
Milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldıran “muhalefet.
Saray’ın söylemlerini fiilen destekleyen de “muhalefet”.
Selahattin Demirtaş, Erdoğan’ın keyfini kaçırdığı için hapisteyken, 3’er 5’er belediyelere kayyım atanırken HDP’nin hala meclisten çekilmemesi Erdoğan’a en büyük destektir.
Enis Berberoğlu, Erdoğan’ın IŞİD foyasını ortaya döktüğü için hapse giriyorsa ve CHP milletvekilleri hala meclise gelmeye devam ediyorsa bu CHP’nin Erdoğan’a en büyük desteğidir.
Ömer Faruk Gergerlioğlu, Sezgin Tanrıkulu gibi istisnai birkaç vekili tenzih ederim ama
bu meclis maalesef Cumhuriyet tarihinin en kişiliksiz meclisidir.
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti sefil bir diktatörlüğe dönüştüyse bunda muhalefetin payı kesinlikle iktidardan az değildir.
“ŞAHSIM”IN “GÖNLÜ” …
Dün gece tüm olanların karikatürü de çizildi.
İçişleri Bakanı cumartesi-pazar sokağa çıkma yasağı ilan etti.
Erdoğan ise twitter’dan bunu iptal etti:
“Vatandaşlarımızın sıkıntıya düşmesine gönlümüz razı olmadı.” dedi ve yasağı iptal etti.
Böylece devletin nasıl idare edildiği cümle aleme ilan edilmiş oldu.
Kriterimiz tek kelime: “Gönlüm”
Sözcüğün açılımı şu: “Canım… arzum… keyfim…” “artık ne istersem o.”
Yarın gönlü ister Kılçdaroğlu’nu tutuklatır, ertesi gün Ekrem İmamoğlu’nu alır. İstanbul’a kayyım atar. Bir sonraki gün Mansur Yavaş’ı hapse tıkar, Ankara’yı alır.
Keyfi, gönlü ne isterse…
İsterse asar, isterse keser.
Demek ki neymiş?
Türkiye’yi TBMM değil Reis’in “gönlü” veya “keyfi” idare ediyormuş.
Bu idarede muhalefetin rolü ne:
Sıra kapaklarına vurup protesto etmek.
Bir maaş uğruna onur ve şereflerini ayaklar altına alan ve bu komik maçı sürdüren vekiller
artık bir şeye itiraz edecek olursa Saray’ın haklı cevabı dünden hazır:
“Keyfimin kahyası mısınız?”
YORUM | VEYSEL AYHAN
https://www.tr724.com/oturun-yerinize-erdoganin-keyfinin-kahyasi-misiniz/