Ayasofya’yı açmak neyi değiştirecek?


ANALİZ | Doç. Dr. MAHMUT AKPINAR 

Ayasofya şaşalı bir şekilde açıldı. Davet olarak ezan yetmedi, camiye davetiye ile girildi. Erdoğan her seçim öncesi yaptığı hareketi tekrar etti; kameralar önünde Kur’an okudu. İnsanlar tekbirler eşliğinde nümayişle Ayasofya’ya doğru yürüdü. Belki bazıları tarihi ana tanıklık ettiğini düşündü. Ama o tablo bana Osmanlı’nın yıkılışını getiren 31 Mart (1909) Vakası’nı hatırlattı. Kuru kalabalıklar güya dini duygularla, yine böyle sokaklara taşınmıştı. 

Maalesef günümüz Müslümanlarında sembolizm, şekilcilik çok yaygın. Belki de şekil ile öz, esas ile detay birbirinin rağmına çalışıyor. Danıştay 1934 tarihli kararnamenin iptalini 14.53’de açıklıyor. Erdoğan bunu 20.53’de paylaşıyor. Caminin açılışı ise Lozan Anlaşması’nın imzalandığı güne denk getiriliyor. 

Müslümanlar olarak en kötü günlerimizi yaşıyoruz. İnsanlık ailesinin en edilgin, önemsiz unsuruyuz. Kendimize görüntülerden, sembollerden, ayrıntılardan başarılar üretiyoruz. Doğu Türkistan’da, Roghinya’da Müslümanlar işkencelere, katliamlara maruzlar. “Şeriatla yönetilen” iki ülkenin savaşı nedeniyle Yemen kıtlıkla, ölümle mücadele ediyor. Bebekler açlıktan ölüyor. Ama biz Müslümanlar olarak Ayasofya’yı açmakla coşuyor, sembollerle dünyaya meydan okuyoruz!

İslam’a göre kutsal olan binalar, yapılar değil, insandır. Milyonlarca insanın etnik kökeni, görüşü, düşüncesi nedeniyle türlü zulümlere maruz kaldığı dönemde, Ayasofya’nın açılışı adaletsizlikleri, zulümleri perdeliyor. Dindarlar, cemaatler, muhafazakarlar İstanbul’u yeniden fethetmiş, dünyaya İslam adına çok etkili bir mesaj vermiş gibi kendinden geçiyor.  

Ayasofya’nın açılışı tamamen siyasi! Bu tantanalı açılış her geçen gün zemin kaybeden AKP’ye ve Erdoğan’a belki biraz zaman kazandıracak. Belki sorgulanmasını bir süreliğine azaltacak. Kendisini dindar, muhafazakar, milliyetçi olarak tanımlayanları rahatlatacak. Bir değer, bilgi, marka üretemediği, insanlığa katkı sunamadığı için eziklik yaşayan dindar kitlelerin içinde büyüttüğü ezikliği bir miktar bastırmaya yarayacak. 

Ama;

Ayasofya açıldı diye ülke ekonomisi düzelmeyecek! Milli gelir artmayacak! Enflasyon düşmeyecek, işsizlik azalmayacak!

Adaletsizlik son bulmayacak, zulümler durmayacak! Aksine Ayasofya’nın verdiği primle iktidar hukuku daha fazla tahrip fırsatı bulacak! “Ayasofya’yı açtı!” diye birileri zulümleri sorgulamayı biraz daha öteleyecekler.  

Yeni nesillerde yükselen inançsızlık, İslamdan uzaklaşma, dine ve dindara güvensizlik durmayacak!  

Ülkenin itibarı yükselmeyecek, dış politikadaki problemler azalmayacak, aksine derinleşecek!

Ayasofya açıldı diye bölünmüşlük, kutuplaşma, husumet bitmeyecek! Aksine dindarlara diş bileyenler daha da artacak! İçte ve dışta gerilim iyice artacak!

Ayasofya’nın açılışı ne ülkenin köklü problemlerine, ne de Erdoğan’ın erime sürecine çözüm olacak! 

Bu açılış bir yandan acziyet ifadesi. Mutaassıp kesimlere, cemaatlere, tarikatlara konu: “Cumhuriyetle, Kemalizmle hesaplaşmak!” “Lozan’a baş kaldırmak!” şeklinde sunuluyor. Ama demokrasiyle, hukukla bağdaşmayan, “değiştirilmesi teklif dahi edilemez!” Anayasa maddeleri orada aynen duruyor. İktidar ise MHP’nin, Ulusalcıların, hatta bazı Kemalistlerin desteği ile ayakta durabiliyor!

Ayasofya’ açılışı büyük bir çelişkinin göstergesi aynı zamanda. Güya bu açılışı Vakıf senedine sadık kalmak, Fatih’in vasiyetine uymak için yaptılar. Ama aynı iktidar, Müslümanların eğitim amaçlı kurduğu binlerce vakfa el koydu. Eğitim yuvalarını parti binalarına, iktidarın propaganda merkezlerine çevirdi. Öte yandan el konulan ve iade edilmeyen pek çok Gayri Müslim vakfı var. İslam bir vakıf medeniyeti, doğru. Ama AKP bunu vakıflara çökme, vakıfları peşkeş çekme olarak okuyor. 

İnsanlığın ortak mirası Ayasofya ayrışma malzemesi yapılıyor, siyasi oportünizmine kurban ediliyor. Pekala Ayasofya’da Müslümanlar cuma kılabilir, Hristiyanlar pazar ayini yapabilirdi. Diğer günlerde bir kısmı vakit namazlarına tahsis edilirken, yapı müze olarak ziyarete açık kalabilirdi. Bütün din ve inançlar için ayrıştırma sebebi değil, birleştirici unsur olabilirdi. Bu adımla AKP hem samimi dindarların, hem dünyanın takdirini kazanabilirdi. Ama anlaşılıyor ki mesele buradan bir şov çıkarmak. Hazırlanılan baskın seçime oy devşirmek!

Hz. Peygamber Mescidi Nebevi’de Hristiyanların ayin yapmasına müsaade etmişti. Hz. Ömer Kudüs’ü fethedince “sonraki Müslümanlar el koyabilir” diye kilisede namaz kılmamıştı. Bugün kendi diktatörlerinden kaçan Müslümanlar, akın akın insan haklarının, hukukun, dini özgürlüklerin olduğu demokratik dünyaya göçüyorlar. Hristiyan batıda binlerce atıl kilise cami yapılıyor ve aklı başında kimse bundan rahatsız olmuyor. Aksine “ibadethane idi, ibadethane kaldı” diye seviniyorlar.

Ben 300.000 nüfuslu bir kentte yaşıyorum. Burada İngilizler azınlıkta. Her dinden, etnik gruptan insan birarada ve hoşgörüyle yaşıyor. Semavi, gayrı semavi her dinin ibadethaneleri mevcut. Çorum büyüklüğündeki bu şehirde, bazıları birbirine 100 metre mesafede 71 mescid & cami var. Minareli camiler de var. Türkiye’de bir camide Hristiyan’ın ibadet etmesi hayal dahi edilemez. Kazara olsa hayatta kalabilir mi emin değilim. Ama demokratik batı dünyasında hangi kiliseye girseniz “namaz kılmak istiyorum” deseniz, rahipler size görev şuuruyla ve memnuniyetle yer gösterirler.  

Diyanet İşler Başkanı’nın Ayasofya’da hutbeye kılıçla çıkması gerçeklikten kopmanın, sembolizmi dibine istismarın alameti. Artık fetihler dönemi bitti. Bediüzzaman “Medenilere galebe ikna ile olur” sözünü 100 yıl önce söylemiş. Ayasofya açılışında yapıldığı gibi şekli, ruhsuz, ayrıştırıcı uygulamalar siyasetçiye oy getirebilir; ama Müslümana yarar sağlamaz. İslam’a sempati getirmez. Ayrıca batıda Müslüman’a gösterilen toleransı olumsuz etkileyecek, var olan hakları, camileri sorgulatacaktır.

https://www.tr724.com/ayasofyayi-acmak-neyi-degistirecek/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir